1 Nis 2014

Kuyu



Yolun başında
önce sen, sonra tünel sandığım
yöne doğru
hızlıca koşup kara deliğin içine (kuyuya) yuvarlandım.
Kara paslı yüzümle
Çıplak ayaklarımla
Islak saçlarımla
Pır pır kalbimle
Uçmayan kanatlarımla

Sen değil, tünel değil
Kuyu o.
hep sonra fark ettiğim kuyu.

içine düştüğüm
ya da senin ittiğin
dipsiz karanlık
Kuyunun içine

Sonunu bilmediğim
Sonunu bilmediğin
Senin merakın
Benim tuzağım
Senin kurgun
Benim gerçeğim

Düşmeye devam ettiğim
Umutla kendimi bıraktığım boşluk


Kuyu
Düşerken fark ettiğim
Senin
içinde değil dışında durduğun
Düşlediğim senden
Uzaklaştığım
Düştükçe
Düştüğüm


Düştükçe
yankılanan sesin
neredesin hiç söylemediğin
hiç bulamadığım
artık aramadığım
fakat içinde kaldığım
dışına çıkamadığım
kuyu.


Kuyuda
Yani öylece durduğum boşlukta
Sağa sola çarpa çarpa
Çünkü ancak öyle durulur boşlukta
Bir duvardan diğerine ama çember biçiminde
Çarpa çarpa
Durduğum boşlukta

Ve elbette
Kuyunun içinde
Taş parçaları
Demir paslı çiviler
Sırrı sökülmüş aynalar


Kuyuda
tıpkı bir sivrisinek gibi
Vızıldayarak
Asılı kalarak
Hızlıca çarpmak koşuluyla
Boşlukta
kimi zaman bir taş parçasına tutunup çıkmayı denedim
yukarıya, dışarıya

elbette bu taşlar
parçaladı beni
elbette çıkacak gibi oldum
ama bıraktım kendimi
sesine
boşluğuna …

ve yalnızca kuyuya inandım
düşerken, parçalanırken bile
buna inandım,
kuyu içinse senin
ya da benim.