Yok yok göründüğü gibi değil. Tahta merdivenin üzerinde değilim. Topuklu ayakkabılarımı da giymedim. Burada bu simsiyah elbiseyi giydiğimde hep yerden göğe kadar uzarım. Ben de şaşırırım ama işte simsiyah elbisemle uzarım. Up uzun kollarımı açarım göğe doğru.
Ellerimde gök eteğimde deniz:
Bu karanlık olmasa, bu gece, bu deniz, bu denizin lacivertliği, en koyu tonu gecenin, tam siyah değilde, petrole çalan rengi, bu denizin olmasa;
bu karanlık olmasa seni görebilir miyim?
Ama işte karanlık şükür ki karanlık.
Amin.
Simsiyah elbisemi çıkardım. Derinde gri bir kaya. Kayanın üzerine tırmandım. Sırt üstü uzandım kayaya.Işığın dalgalardan tenime yansıyor. Her zerrem işte yaşam. Sen varsın diyorum. Bunu biliyorum. Artık hiçbişeyden korkmuyorum. Aydınlık gelirse de orada kalacaksın biliyorum. Sen varsın biliyorum. Karanlığıma sıkıca sarılıyorum. Bu geceden zamansız gelen fırtınalardan korkmuyorum.
-Bir keresinde fırtına kopmuştu. Pusula şaşmıştı, yollar yok olmuştu. evler başıma yıkılmıştı herkes gitmişti sonra evet hiç aydınlık olmadı sürekli gece . Artık öyle . Ama bu kıyıda - Kaybolup geldiğim bu kıyıda buluştuk.
Nefes aldım.
Nefes aldım. Kocaman bir hıçkırık, hiç gözyaşı ve doğdum. Karanlıkta bir daha
ve sen
yakamoz
Amin.
Seninle ben hiç aynı yolda yürümedik ama aynı yere vardık...